30 Temmuz 2010 Cuma

Sağlıklı ağırlığı belirlemek

Sağlıklı ağırlığı belirlemek

Bir kişinin ölçüsü için sağlıklı ağırlık; toplam yağ, kas, kemik ve suyu göz önünde bulunduran belirli bir beden yapısı aralığıdır. Bu ağırlık, kişiden kişiye değişir ve kişinin en sağlıklı olabileceği, zayıf ya da kilolu durumu arasında bir yerde olan ağırlığını gösterir.

Sağlıklı ağırlık bir kişinin en ince ya da en zayıf olduğu bir ağırlıkta olması ile karıştırılmamalıdır.

Sağlıklı Ağırlık ve Normal, İdeal Ağırlık
Günümüzde, ağırlığa ilişkin standartlar değişmiştir. Birçok sağlık uzmanı “nor­mal” ya da “ideal” ağırlık yerine “sağlıklı ağırlık” terimini kullanmayı tercih etmek­tedir. “Sağlıklı” bir ağırlık; yaş, cinsiyet, boy ve iskelet ya da vücut ölçüsü gibi çeşitli etkenlere dayanmaktadır.

Son zamanlarda daha doğru bir şekilde oluşturulan şemalar, toplam beden kompozisyonunu hesaba katmaktadır. Onlar yalnızca tek bir sayı yerine insanlar için uygun olan sayı aralıklarını vererek bunu yaparlar. Hiçbir insan bütün yaşamı boyunca aynı kiloda kalamayacağı ve bedenler yıllar geçtikçe değişeceği için hiç kimsenin kiloda bütün yaşamı boyunca standart değildir. Yetişkinlik yıllarında kadınların fazladan 5 ya da 7 kg alması ve erkeklerin de 10 ya da 15 kg almasına oldukça sık rastlanmaktadır. Ayrıca böyle olması sağlıklıdır. Kişinin ileri yaşlarında, rahatsızlıklar ve kazalar çok yaygın olduğunda, fazladan birkaç kilo ilave ile vücut yağı deposu sağlaması ve kemikler etrafında fazla tampon olması yararlı olabilir.

Yetişkinler için sağlıklı kilo aralıkları
Aşağıdaki şema, bireylerin kendileri için “sağlıklı vücut aralığını” belirlemele­rine yardımcı olur. Bu şema, iri beden yapısı, fazla kas miktarı ve kemikleri olan insanlara daha yüksek rakamlar ayırmak suretiyle, tek bir sayı değil sayı aralığını dikkate alır. Bu şema ayrıca, bütün yetişkin yaş grupları için de kullanışlıdır. İnsan­lar yaşlandıkça kilo alacağına inanılırken bu kilo alımı boylarına göre uygun bir aralıkta kalmalıdır.

sağlıklı ağırlığı belirlemek
Resimin büyük hali için resime tıklayın.

Lösev – Lösemi

Lösev – Lösemi

Lösemi Nedir?
ÇOCUKLUK ÇAĞINDA LÖSEMİLER:

Çocukluk çağındaki kanser vakalarının %35′ini lösemiler oluşturur ve birinci sıradadır. Lösemiler hücre cinsine göre; ALL (Akut Lenfoblastik Lösemi) ve AML (Akut Myeloblastik Lösemi) olmak üzere 2 ana gruba ayrılır. Kendi içlerinde de alt sınıflar tanımlanabilir.Türkiye’de her yıl 16 yaşın altında 1200-1500 yeni lösemili çocuk vakası bildirilmektedir.

Lösemi nedenleri henüz tam olarak aydınlatılmamıştır. Sitogenetik ve moleküler tekniklerdeki yeni gelişmelerle; genetik yatkınlıklar, radyasyon, benzen ve türevleri (bali, vs.), böcek ilaçları gibi kimyasal maddeler, bazı kalıtsal hastalıklar ve bazı viral hastalıkların hep birlikte lösemiye neden oldukları çalışmalarla gösterilmiştir. Lösemi her yaşta görülmektedir. En sık çocukluk çağında 2-5 yaşlarında artmaktadır. 1 yaşın altında, 10 yaşın üstündeki yeni vakalarda tedaviye cevap azalmaktadır.
Herhangi bir etkiyle damarlarımızda dolaşan kanın esas yapım yeri olan kemik iliğimizdeki ana hücrelerde oluşan şifre değişikliği ile blast adını verdiğimiz olgun olmayan kan hücrelerinde artış meydana gelmektedir. Bu hücreler hızla yayılarak kemik iliğini, lenf bezlerini, dalağı, karaciğeri, beyin ve merkezi sinir sistemini tutmaktadır.

BELİRTİLERİ:
Çocuklarda lösemi hastalığının belirtileri:

* İştahsızlık
* Kansızlık
* Zayıflama
* Bacaklarda kemik ağrıları
* Cilt altında kanamaları (kırmızı noktalar veya morarmalar)
* Burun ve dişeti kanamaları
* Ateş

ilk gözlenen bulgulardır.Ayrıca yayıldığı organlara ait belirtiler, örneğin başağrısı, kusma, karın ağrısı, görme bozuklukları önem taşıyabilir. Bu yakınmalarla müracaat ettikleri çocuk hematoloji (kan hastalıkları) uzmanlarınca yapılan muayenede çoğunlukla karaciğer ve dalak büyümesi, lenf bezlerinde genişleme, kanama bulguları tespit edilebilir.

Yapılan kan, kemik iliği, hücre tipini belirleme ve genetik tetkikler sonucu kesin tanı konulabilir.

Tanıdaki ayrıntılı testler genellikle lösemi tiplerini, tedavi prensiplerini belirlemede yardımcı olacaktır.

TEDAVİSİ:

Tedavi öncelikle genel durumun düzeltilmesi yöntemleri ile başlar. Bu safhada kan veya kanın içindeki özel hücrelerini donörlerden (gönüllü kan verici kişi) alınarak lösemili hastaya verilmesi, enfeksiyon mevcutsa gerekli mücadelelerin yapılması, böbreklerin, karaciğer ve kalbin kemoterapi ilaçlarının yan etkilerinden korunma önlemlerinin alınması çok önemlidir.

Ayrıca hastaların ve ailelerin hastalık hakkında bilgilendirilmesi, löseminin umutsuz değil, tersine iyi bir tedavi ve moral desteği ile lösemide %85′lere varan oranda iyileşmenin sağlandığının açıklanması tedavinin ikinci basamağıdır.

TEDAVİ ESASLARI ve İLK TEDAVİ:

Çok yüksek doz, birbirinden farklı en az 6 çeşit ilacın 4-6 hafta içerisinde damardan ve ağızdan verilmesidir. Burada amaç, blast adı verilen kötü huylu ana hücrelerin yok edilmesidir.

Ancak bu kemoterapi ilaçları, maalesef yalnızca kötü hücreleri etkilememekte, vücudumuzun iyi, faydalı hücrelerini de yok etmektedir. Bu nedenle, çocuklarımızın saçları dökülmekte, ağızlarında, bağırsaklarında yaralar açılmakta, halsizleşmektedirler. Yine, vücudumuzu enfeksiyonlara karşı koruyan savunma hücreleri de ilaçlarla yok edildiğinden immün sistem yıkılmakta, en ufak bir mikrop, hastalık etkeni dahi tüm vücuda yayılıp ağır ateşli enfeksiyonlara neden olmaktadır.

Bu nedenle lösemili çocuklarımız etraflarındaki insanlardan, havadan, sudan mikrop almamak ve korunmak için maske takmaktadırlar.

Tedavi Metodları
Lösemi hastalığının tedavisindeki temel prensip kemik iliğindeki ana kan hücrelerinde oluşan şifre değişikliği ile olgun olmayan blast adı verilen hücrelerin çoğalmasını durdurmak ve sonrasında normal kan elemanlarının yapılmasını sağlamaktır.

Kötü huylu blast hücreler çok hızlı çoğalırlar. Bunlar olgunluk ve çoğalma zamanlarına göre çeşitli evrelere ayrılırlar: 1) Mitoz, 2) G devresi, 3) S devresidir. Tedavideki amaç; birbirinden farklı etkilerdeki ilaçların bir program çerçevesinde uzun süre kullanılarak tüm safhalardaki blastların öldürülmesidir.

Yaklaşık 3 yıl süren tedavide 4 safha yer alır:

1- YÜKLEME TEDAVİSİ (Balyoz Harekatı):
Birbirinden farklı 5-6 çeşit ilaç damardan aynı anda verilir. Amaç kötü huylu hücrelerin 2 ay içerisinde hızla öldürülmesidir. Vücudumuzu işgal etmiş düşman kuvvetlerine karşı dost birliklerin topla, tüfekle, bombayla taarruzudur. Adeta bir Kurtuluş Savaşı başlamıştır.

2- PEKİŞTİRME TEDAVİSİ (Jet Tesiri):
Paniğe kapılan, dağılan kötü hücreler hemen kendilerini korumak, direnebilmek için zırhlara bürünmekte, gizlenmekte ve çoğalmaya çalışmaktadır. Vücudumuzun silahlı kuvvetleri ile birlikte dost güçler havadan, karadan ve denizden düşmana bombalarla saldırmaktadır. 3-4 ay süren bu tedavide çok yüksek doz birbirinden farklı tesirli ilaçlar damardan verilmektedir.

İşte bu sırda maalesef vücudumuzdaki faydalı hücreler de ölmekte, saçlar dökülmekte, ağızda yaralar çıkmaktadır.

3- ÖNLEYİCİ TEDAVİ (İstihbarat):
Kemik iliğinde yenilmiş, parçalanmış, dağılmış düşman hücrelerinin beyin ve sinir sistemi ve üreme organlarımıza yerleşerek, sinsi sinsi faaliyete geçmelerini önleyici tedavidir. Bazı durumlarda radyoterapi (ışın tedavisi) uygulanabilir. Bir nevi gizli servis işlevini üstlenirler.

4- YENİDEN ÖRGÜTLENMEYE İZİN VERMEYEN DEVAMLILIK TEDAVİSİ:
Amaç artık tamamen yok edilmiş düşman hücrelerinin vücudumuzda herhangi bir şekilde yeniden çoğalmalarını önlemektir. En son blast yok edilinceye kadar tek tek bulunup parçalanması sağlanır. Yaklaşık 2.5-3 yıl kadar devam eder.

TEKRARLAYABİLİR Mİ?
Toplam 3-3.5 yıl süren tedavi sonunda % 85′lere varan oranda tamamen iyileşme sağlanır. Tedavi sonrasında yalnızca kontrollerle izlenen çocuklarımız, tüm sağlılı kardeş ve arkadaşları gibi normal yaşantılarını sürdürürler. hepimizde olabileceği gibi hastalığı yenmiş bireylerde de löseminin yeniden görülme olasılığı az da olsa vardır. Bu durumlarda da benzer tedaviler ve/veya kemik iliği nakli uygulanabilir.

TEDAVİ PROGRAMLARI:
Kemoterapide seçilen ilaçlar ve hangi zamanlarda, ne dozlarda verilecekleri uzun süren deneyler ve uygulamalar sonrasında belirlenmektedir. Türkiye’den de birçok değerli bilim adamının katıldığı bu çalışmalar, Hematoloji dergilerinde, kongrelerde açıklanmakta ve kullanıma sunulmaktadır. Oluşturulan bilimsel kurumlarda tedavinin başarısı ya da başarısızlıkları izlenmekte ve sonuçları değerlendirilmektedir. Aksayan noktalar, ulusal ve uluslararası bilimsel kurullarda değerlendirilerek yeni ilaçlar, yeni dozlar ya da değişik metodlar uygulamaya konulmaktadır.

KEMOTERAPİ İLAÇLARI:
Lösemi teavisine özgü ilaçların tümü maalesef yurtdışından temin edilmektedir. nakliye sırasında bozulmaması, uygun koşullarda sulandırılması, ısıdan ve ışıktan korunması, istenen sürede ve hızda verilmesi ve damar dışına kaçırılmaması gibi son derece zor ve titiz çalışmaların bir arada olması gerekir.

MALİYET:
Tedavide kullanılan ilaçlar son derece pahalıdır. Bir kutusu 100 milyon lira civarındadır. Yüzlerce şişe ilaç kullanılmaktadır. Kateterleri, kitleri, serumları, kan ürünleri hesaplanacak olursa tedavi maliyeti yüz milyarlarca lirayı bulmaktadır.

LÖSEMİLİ ÇOCUKLAR VE AİLELERİNİN PROBLEMLERİ:
Okuldan uzak kalmak
Arkadaşları tarafından dışlanmak
Toplumun bu çocukların iyileşme şansının olmadığını düşünmesi
Maske yüzünden hastalığın bulaşıcı olduğunun düşünülmesi
Çocukların sosyal etkinliklere katılamamaları (Sinema, tiyatro, …)
Çocukların sevdikleri yiyeceklerden uzak durma zorunluluğu
Kan bulamamak
Parasızlık
Hastanede çocuklarına refakat etmek isteyen ailelerin iş yerlerinden çok sık izin almaları sonucu işlerine son verilmesi

HEMOLOJİ-ONKOLOJİ VE KEMİK İLİĞİ TRANPLANTASYON HASTALARI İÇİN H1N1 AŞI VE TEDAVİ ÖNERİLERİ
Halen ülkemizde riskli gruplar için temin edilen aşı Novartis firmasının olup doz ile ilişkili öneriler bu aşı için eldeki bilgilere dayanarak verilmiştir. Ayrıca Sağlık bakanlığı tarafından hazırlanan H1N1 hastalık ve proflaksi izlem algoritmasına uygun olarak düzenlenmiştir.

Hasta grupları ve öneriler:
1.KİT hastaları için:
EBMT tarafında önerilen protokolün uygulanması önerilir.

2.Lösemi, lenfoma ve solid tümör hastaları için:
a.Halen yoğun kemoterapi alan hastalar
b.Halen idame tedavisi alan hastalar
c.Halen ayaktan kemoterapi alan hastalar
d.Halen kemoterapisi kesilmiş, ilk bir yıl içindeki hastalar
e.Malignitesi olmayıp farklı nedenlerle immünosüpresif tedavi alanlar (kortikosteroid dahil)
Bu gruptaki hastaların tümüne aşı önerilmektedir;

*Novartis aşısı:
0.5 ml hemen yapılıp 4 hafta sonra ikinci doz yapılması önerilir.

*Glaxo aşısı
6ay–9 yaş: 0.25ml hemen yapılıp 4 hafta sonra ikinci doz yapılması
1 0 yaş üstü: 0,5 ml hemen yapılıp 4 hafta sonra ikinci doz yapılması önerilir.

*Refakatçi annenin mutlaka ve mümkünse tüm aile fertlerinin aşılanması önerilir.

*Febril nötropenik hastalarda enfeksiyon tedavisi tamamlandıktan sonra aşı yapılması önerilir.
f. Halen kemoterapisi kesilmiş, bir yıldan fazla süre geçmiş hastaların normal sağlıklı çocuklar gibi okulda aşı protokolüne alınması önerilir.
ANTİVİRAL TEDAVİ UYGULAMALARI:
Tedavi
Hastalık belirtileri gösterenlere aşağıdaki tedavinin uygulanması önerilir (1 yaşın üstünde);

Oseltamivir 5 gün
≤ 15kg : 30 mg /doz, günde 2 doz;
15-23 kg : 45 mg /doz, günde 2 doz;
23 -40 kg : 60 mg /doz, günde 2 doz;
> 40 kg : 75 mg /doz, günde 2 doz;

Proflaksi
H1N1 ile temas ettiği düşünülen hasta grubuna uygulanması önerilir (1 yaşın üstünde);

Oseltamivir 10 gün
≤ 15kg : 30 mg /doz, tek doz;
15-23 kg : 45 mg /doz, tek doz;
23 -40 kg : 60 mg /doz, tek doz;
> 40 kg : 75 mg /doz, tek doz;

Tedavi sonrası (10. günden sonra) aşı programı uygulanır.

Bir yaşından küçük hastalarda oseltamivir uygulaması Eylül 2009 tarihli CDC bildirisinde yer almıştır. Pandemide ve ciddi enfeksiyonda uygulanabileceği bildirilmektedir. Literatür ekte verilmiştir.

Kene – kırım-kongo kanamalı ateşi hastalığı – kene ısırığı

Kene – kırım-kongo kanamalı ateşi hastalığı – kene ısırığı

Son yıllarda daha sıkça duyulmaya başlayan, bahar-yaz dönemlerinde artış gösteren ve ağırlıklı olarak keneler aracılığıyla bulaşan virütik bir hastalıktır. İlk olarak 1944 yılında Kırım’da, sonra 1956 yılında Kongo’da tanımlanmış ve sonra aynı hastalık olduğu anlaşılmıştır.

Keneler, kan emerek beslendikleri için hemen tüm yabani ve evcil hayvanların (inek, koyun, köpek, kemiriciler, yerde beslenen kuşlar vb.) üzerinde bulunabilir ve bu hayvanlardan insana geçebilirler. Ayrıca, çalılık ve yeşil, yüksek otlu alanlarda bulunan keneler, beslenmek için doğrudan insanlara da geçip ısırabilirler. Bu nedenle daha çok kırsal bölgelerde ve hayvancılıkla uğraşan kişilerde görülmekle birlikte kentsel alanlardaki uygun ortamlarda da bulunabilirler.

Virüs ile bulaşmış keneler, kan emişini tamamladıktan sonra ayrılırken bir sıvı salgılarlar. Virüs genellikle bu sıvı ile bulaşır. Kan emdikleri ve virüsü bulaştırdıkları tüm canlılar hasta olabilir fakat hastalık genellikle hayvanlarda hafif ve bulgusuz seyreder. Bu nedenle daha az görülmekle birlikte hasta hayvanların salgıları ve kanları aracılığıyla da hastalık bulaşabilir.

kene,sağlık

Kenelerin kan emişi genellikle uzun bir süreçtir. Sinekler gibi hemen sokup kısa sürede kan emişini bırakmazlar. Kan emmeye başlayan kene, ağız kısmındaki hortumunu cilt içine sokar ve doyuncaya kadar çıkartmaz. Bu hortum, geri çıkışı engellemek için çıkıntılar içerdiğinden kolay çıkmaz. Bu nedenle keneyi çıkartmak için zorlamamak gerekir. Çok zorlandığında sıvıyı erken salgılayıp virüsü bulaştırabilir veya boru kısmı koparak cilt içinde kalabilir. Ayrıca, zorlama kenenin patlayarak enfekte sıvı ve kanının cildimizdeki çiziklerden ya da gözümüze sıçrayarak bulaşmasına yol açabilir. Bu nedenle vücuda yapışık kene görüldüğünde bir cımbızla ağız kısmından tutularak yavaşça sağa-sola oynatılıp bir vida gibi çıkartılmaya çalışmalı ya da bir sağlık kurumuna başvurularak çıkartılması sağlanmalıdır.

kene,sağlık

Hastalık oluşması ve bulguları:
Hastalık genellikle kene ısırığı ile virüsün bulaşmasından 1-3 gün sonra ortaya çıkar. Bu süre en fazla 9 güne kadar uzayabilir. Hasta hayvanın kan ve vücut sıvıları bulaşmış ise bu durumda hastalığın ortaya çıkışı 13 güne kadar uzayabilmektedir.

Ateş, kırıklık, baş ağrısı, halsizlik, aşırı duyarlılık, kol, bacak ve sırtta şiddetli ağrı ve belirgin iştahsızlık bulguları ile başlar. Bazen kusma, karın ağrısı ve ishal olabilir.
İlk günlerde yüz ve göğüste küçük cilt altı kanamaları, gözlerde kızarıklık, gövde, kol ve bacaklarda bir yere çarpmış gibi cilt altı kanamalar oluşabilir.
Burun kanaması, kanlı kusma, kanlı dışkılama, kanlı idrar görülebilir. Vajinal kanamaya da rastlanabilir.
Ağır olgularda hepatit, karaciğer, böbrek, akciğer yetmezlikleri oluşabilir.

Tedavi: Diğer çoğu virüs hastalıklarında olduğu gibi bu hastalığın da doğrudan bir tedavisi ve etkili bir ilacı olmayıp daha çok destek tedavisi ve bulguları gidermeye yönelik tedaviler ve bazı antivirütik ilaçlar uygulanmaktadır.
Erken dönemde başlanılan destek tedavi daha başarılı sonuç vermektedir. Geç başlanılan tedavi ve ağır seyredebilen hastalık öldürücü olabilmektedir.
Hastalığa karşı aşı çalışması yürütülmekle birlikte henüz koruyucu bir aşı geliştirilememiştir.

Korunma:
Hastalık, kenelerin sokması sonrası salgıladıkları sıvıyla, kenelerin çıkartılırken ezilmesi sonucu çıkan sıvı ve kanıyla veya kene sokması sonucu virüsü alıp hasta olmuş hayvanların kan ve salgıları ile bulaşabilmektedir. Bu nedenle:
Mera ve meskenlerde yerleşik keneler kan emerek beslenirler. Hayvanları kenelerden uzak tutarak kenelerin yayılmaları engellenmelidir.

Yeşil ve piknik alanlarına gidildiğinde (su kenarları, otlaklar, çalılık ve yüksek otlu alanlar) uzun giysiler giymeli, bacakları açıkta bırakmamalı, paçalar çorap içine konulup kenenin vücuda ulaşması zorlaştırılmalıdır. Dönüşte tüm vücut kontrol edilip yapışık kene olup olmadığına bakılmalıdır.

Yeşil alanlara giderken böcek kaçırıcı sıvı ve jeller cilde sürülebilir veya giysilere emdirilebilir. Bu maddelerin az da olsa sağlık
sakıncaları olduğu dikkate alınmalıdır. Hayvan besliyorsanız hayvanlarınızı dolaştırırken onlara da bu sıvılardan sürebilirsiniz.
Vücuda yapışık kene tespit edildiğinde keneyi çıkartmak için fazla zorlamamalı, halk arasında yaygın olduğu şekliyle sigara veya kibritle yakma, kenenin üzerine kolonya, alkol veya diğer kimyasal maddeler uygulanmamalıdır. Bu maddeler kenenin daha erken aşamada kusmasına ve enfekte sıvıyı vücudumuza salgılamasına neden olabilir.

Vücuda yapışık kene tespit edildiğinde eldiven takarak ve bir cımbız ile kene vücuda yapışık ağız kısmından tutularak yavaşça sağa-sola sallanarak bir vida gibi çıkartılmalı veya bir sağlık kurumuna başvurularak çıkartılması sağlanmalıdır.
Hasta kişiler ile temasta vücut sıvıları aracılığıyla bulaşma olabileceği unutulmamalıdır.

Artık piknik yapmak da riskli hale geldi.
Kenelerle karşılaşmamanız dileğiyle,

Dr. Murat FIRAT
Halk Sağlığı Uzmanı